TRABZON
Belkide dünyada,yoktur bir eşiAşık olur bu şehre,gelen her kişi
Şifadır ekmeği,köftesi aşıTürkiyenin incisi canım Trabzon
Tarihe bakarsak ,mazisi derin
Doğası yeşildir,suları serin
Denize girince,dökülür kirinTürkiyenin incisi canım Trabzon
Buz gibi doğuktur,deresi suyu
İnsanları mertdir,yumuşak huyu
Cennet bahcesidir,yaylası köyüTürkiyenin incisi,canım Trabzon
Mevzu vatan ise,fedadır canı
Gözünü kırpmadan,akıtır kanı
Canından kıymetli,elbet vatanıTürkiyenin incisi,canım Trabzon
Bayrağa yan baksan,oyar gözünü
Her yerde dinletir,elbet sözünü
Unutmaz ceddini,kendi özünüTürkiyenin incisi,canm Trabzon
Futbol şanıdır,dillerden düşmez
Hamsisiz ateşte yemeği pişmez
Mısır ekmek yoksa,ayranı içmezTürkiyenin incisi canın Trabzon
Ağustosta gençler,toplar fındığı
Lahana dolması, baldır eriği
Hainin alnında,açar deliğiTürkiyenin incisi,canım Trabzon
İsmiyle müsemma,kral hamsisi
Her işini görür,elbet kendisi
Tarih kokar tarih hanı çarşısıTürkiyenin incisi,canım Trabzon
Ondörtlü taşır,erkeği kızı
Doğrudur bilemez,cilveyi nazı
Herkestan fazladır,ahte vefasıTürkiyenin incisi,canım Trabzon
DAVUT ARKAN
T
Seni aradım bu nemli şehrin sokaklarında
Ortahisar’da dolaştım başıboş,
Seni bulamayınca…
Kimsesizliğimi anlattım Arnavut taşlı kaldırımlara.
Kısmetsizliğimi paylaştım köşedeki dilenciyle.
Gözyaşlarım yıkarken bu tarihi taşları,
Bir ıssızlık rüzgarı okşadı yanağımı sen gibi,
Üfledi saçlarımı,üşüdüm sensizlik soğuktu.
İçimi ısıtan sözlerin yoktu.
İndim ağır ağır Kemerkaya’dan Ganitaya,
Baktım Tombulkaya’da mısın diye,
Yine denizde coşuyor musun yaramaz Yunuslarla.
Başak başını görür gibi oluyorum bazen,
Ufukta kaybolurken Kızıltop,
Akşamın matemi senin bakışında,
Yakamozlaşıyor sularda.
Gün güzeli sessizce kavuşurken engin mavinin kucağına,
Sensizliğime bir kez daha Ahh! Çektim içim yana yana,
Senin şarkını fısıldadım umarsız Martılara.
Efulya’yı anlattım onlara..
Sordum,buldunuz mu Mete’ye yazdığı mektubu.
Duymadılar beni,uçup gittiler,
Senin gibi sonsuza…
Trabzon sen kokuyor sanki,
Her sokağı,caddesi,her köşesi,
Yeri,göğü ve bir yağmur sonrası denizi.
Nereye gitsem çimen yeşili gözlerin,
O çocuksu yüzün izliyor beni.
Uzanıyorum, gülümseyerek kaçıyorsun öte yana.
Bu şehir sen kokmasan,
Nasıl dayanırım yokluğuna…
TRABZON SEN KOKUYOR
Dün yalnız ve çaresizdim.Seni aradım bu nemli şehrin sokaklarında
Ortahisar’da dolaştım başıboş,
Seni bulamayınca…
Kimsesizliğimi anlattım Arnavut taşlı kaldırımlara.
Kısmetsizliğimi paylaştım köşedeki dilenciyle.
Gözyaşlarım yıkarken bu tarihi taşları,
Bir ıssızlık rüzgarı okşadı yanağımı sen gibi,
Üfledi saçlarımı,üşüdüm sensizlik soğuktu.
İçimi ısıtan sözlerin yoktu.
İndim ağır ağır Kemerkaya’dan Ganitaya,
Baktım Tombulkaya’da mısın diye,
Yine denizde coşuyor musun yaramaz Yunuslarla.
Başak başını görür gibi oluyorum bazen,
Ufukta kaybolurken Kızıltop,
Akşamın matemi senin bakışında,
Yakamozlaşıyor sularda.
Gün güzeli sessizce kavuşurken engin mavinin kucağına,
Sensizliğime bir kez daha Ahh! Çektim içim yana yana,
Senin şarkını fısıldadım umarsız Martılara.
Efulya’yı anlattım onlara..
Sordum,buldunuz mu Mete’ye yazdığı mektubu.
Duymadılar beni,uçup gittiler,
Senin gibi sonsuza…
Trabzon sen kokuyor sanki,
Her sokağı,caddesi,her köşesi,
Yeri,göğü ve bir yağmur sonrası denizi.
Nereye gitsem çimen yeşili gözlerin,
O çocuksu yüzün izliyor beni.
Uzanıyorum, gülümseyerek kaçıyorsun öte yana.
Bu şehir sen kokmasan,
Nasıl dayanırım yokluğuna…
TÜLAY MERYEM NERİMAN KOÇ (NERİMAN)
uzun pe
Havasından hayat akıyor sanki...
Sokaklarında; maziden sayfalar
Dağlarında; geleceğe sevdalar uçuşuyor...
Denizinde oynaşırken kıpır kıpır hamsiler
Ben; sevgilime Ganita’da yazardım
Sevgi dolu, hasret dolu şiirler...
Dalgalar nazlı nazlı gelip kayalarına,
Vuruyorken sevgi dolu seslerle
Neler düşünürdüm neler, bilemez kimse
Dalardım hülyalara sonu gelmez heveslerle...
Boztepe’sinde yudumlardım çayımı
İncecik belli bardaklar ile...
Ayağımın altında Karadeniz çağırırdı beni
Çarşaf çarşaf yapraklarda sanki
Sonu gelmez güzelliklere...
Hey be gözünü sevdiğimin şehri
Fatih’in torunlarına mesken oldun
Yavuz’lara saltanat ocağı
Muhteşem Süleyman’a şefkatli ana kucağı...
Tarihe nam salanlar buradan geçti
Tarih bile; geleceğine başlamak için burayı seçti..
Sokaklarında dolaşırken bir zaman
Fatihalar ile anarak geçmişimizi
Uzungöl’de planlardık yemyeşil ormanların içinde
Mutluluklara gebe geleceğimizi...
Dağlarında hayat kaynağı rüzgar eser senin
Sahillerinde türlü türlü sevdalar filizlenir
Seni yazmak zor; bunu ben biliyorum
Sende yaşamak için ölürüm Trabzon’um....
SEFA YILMAZ
uzun pe
TRABZON
Bir sis iner yüreğime Boztepeden,
Çalılara gizlenen güzel kuş benim,
Çekerim tüm soluğu Esentepeden,
Dizlerden dermanı alan yokuş benim.
İnciden gerdanlığımdır Uzunsokak,
Tüm hissiyatımla yağarım sağanak,
Görsem ağlayan mahzunluğuyla uşak,
Değirmendere’ den dökülür yaş benim.
Beşiğe boncuktur denizimin rengi,
Misafir gelen bulur bende ahengi,
Kim edecekmiş ki Yavuzumla cengi,
Zağnos burcunda sapasağlam taş benim.
Hiç olmadı taraftarım üç beş altı,
Kopuyor tribünlerin üstü ve altı,
Benim için gergef dokur Kemeraltı,
Bordoya mavi bulayan nakkaş benim.
Genç kızlarımın ellerinde kınalar,
Dersiniz sanki suya indi sunalar,
Horona durur şefkat yüzlü analar,
Kemençeye yay Meydana oynaş benim.
Uzundur sınır boyum, soğuktur suyum,
Çirkeflere hiç aman vermedi huyum,
Nereden bakarsanız işte ben buyum,
Rize ’ye Bayburt ’a Of ’a gardaş benim.
Bir Çernobil’dir başımda faciası,
Ne canlarımı aldı o kahrolası,
Eritti bedenleri de mahvolası,
Acılarımı gidermedi aş benim.
Şimdilerde öksüz bir mezardır yerim,
Enkazıma müthiş şiirler beklerim,
Baş kısmıma ilaçtan taş dikin derim,
O vakit acısı dinen naaş benim.
MUHAMMET KARATAŞ
TRABZON
Hey gözünü sevdiğimin şehri Havasından hayat akıyor sanki...
Sokaklarında; maziden sayfalar
Dağlarında; geleceğe sevdalar uçuşuyor...
Denizinde oynaşırken kıpır kıpır hamsiler
Ben; sevgilime Ganita’da yazardım
Sevgi dolu, hasret dolu şiirler...
Dalgalar nazlı nazlı gelip kayalarına,
Vuruyorken sevgi dolu seslerle
Neler düşünürdüm neler, bilemez kimse
Dalardım hülyalara sonu gelmez heveslerle...
Boztepe’sinde yudumlardım çayımı
İncecik belli bardaklar ile...
Ayağımın altında Karadeniz çağırırdı beni
Çarşaf çarşaf yapraklarda sanki
Sonu gelmez güzelliklere...
Hey be gözünü sevdiğimin şehri
Fatih’in torunlarına mesken oldun
Yavuz’lara saltanat ocağı
Muhteşem Süleyman’a şefkatli ana kucağı...
Tarihe nam salanlar buradan geçti
Tarih bile; geleceğine başlamak için burayı seçti..
Sokaklarında dolaşırken bir zaman
Fatihalar ile anarak geçmişimizi
Uzungöl’de planlardık yemyeşil ormanların içinde
Mutluluklara gebe geleceğimizi...
Dağlarında hayat kaynağı rüzgar eser senin
Sahillerinde türlü türlü sevdalar filizlenir
Seni yazmak zor; bunu ben biliyorum
Sende yaşamak için ölürüm Trabzon’um....
SEFA YILMAZ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder